Hiç alışık olmadığım bir perişanlık duygusu içinde aylarımı geçirdikten sonra, kaybettiğim o coşkulu kadını yeniden görebilmenin mutluluğu içindeyim. Kendimi oldukça iyi hissetmeye başladığım bu günlerde blog yazarı bir arkadaşımızdan da değerli bir yorum alınca, ‘kendime gelme’ sürecimde beni dipten çıkaran birkaç durumdan daha bahsetmek istedim. Sıkıntılı bir süreçten kendimi geliştirerek çıkmaya çalıştığımı ve bunun için neler yaptığımı “Nasılım, İyi miyim?” yazımda anlatmıştım. Burada da duygu dünyama hükmetmeye çalışırken kullandığım cümleleri paylaşacağım.
Şunu belirtmeliyim ki karakterime ters düşen ve bana hayatı zehir eden bu süreçten öyle bıktım ki kendimi sağlam bir kampa aldım. Kendime bu iş için de farklı bir defter edindim. Her Pazar akşamı yeni başlayacak haftaya dair planlarımı döktürdüm. Yapılması zaten gerekenleri ve yapmam gerektiğine benim inandıklarımı not alma işi bitince sayfanın diğer yarısını yediye bölerek hangi eylemi hangi gün gerçekleştirmeyi şart koştuğumu yazdım. Bu hem sizin haftaya Pazartesi sendromu yerine bir heyecanla başlamanızı sağlıyor hem de hayattaki ana hedeflerinize varabilmek için atılması gereken adımlar konusunda zorlayıcı yani harekete geçirici, eylem üretici oluyor. Hareketin başlaması için itici bir güç lazım ve kimsenin sizi itmesini beklemeye gerek yok. Karnınız açsa, size yemek yapacak birirnin gelmesini kaç gün bekleyebilirsiniz? Aylarınızı ve yıllarınızı başkasını bekleyerek ziyan etmeyin. “Hiç esmiyor” diyerek oradan kalkıp oraya yatan insan sürüsüne dahil olmayın. Sürekli hareket halinde olarak rüzgarı siz yaratın.
Planların uygulanıp uygulanmadığını izlemek önemli. Farklı renk bir kalemle gerçekleşen hedefleri işaretliyorum. Ani gelişmeleri yazıyorum. Sayfada bir sürü iş yapıyorum hafta boyu. Ayrıca iki ayda bir notlarımı inceleyip bu zaman zarfında gerçekleştirdiğim ya da değiştirdiğim küçük-büyük bir sürü durumu yazıyorum. Koca bir sayfa dolusu -başarı- görmek öyle iyi geliyor ki anlatamam.
Önceki yazımda, ayağa kalkmama yardımcı olan bazı kişilerden de bahsetmiştim. Örneğin her gün İnanç Ayar konuşmalarından bir-iki bölüm dinledim (Defterime not aldığım birkaç fikri bugün diğer bloguma yazdım: “İnançla Ayarlayın“). Esra Denizmen’in günlük videolarını terapi gibi dinledim.
Bu kişilerden duyduğum sözlere ve iç dünyama bakarak, o hafta hangi duyguya yoğunlaşmamın önemli olduğuna karar verdim ve defterime kendim için mini emirler yazdım. Yani her haftanın konusu farklıydı:
Fazlalıklardan Arın + Yenilere yer aç.
Ego seviyeni düşür. Hayatı akışına bırak.
Seni sıkanı at, ferahla.
SEN ne istiyorsun? Kendine Odaklan.
Güne uyanma sebebini düzelt.
KENDİN! + Mutlu Geleceğin
Düzen! / Güncel kal. / Geleceğin! / Yenilen. / Kendine yatırım yap.
CESARET! please…
Sen her şeyi yapabilecek muhteşem bir kadınsın ve çok güzelsin.
Bol eyleme geçme zamanları bunlar. ŞİMDİ YAPMALISIN.
Görünür ol. Kursa git. Sosyal herhangi bir ortama düzenli git.
Bireysel eylem yap. Fark yarat.
Küçük başarılar biriktir, kıvan, güçlen.
Denge (Arınarak dengelenme) / Nefes / HAREKET!
Artık daha iyi hissetmeye başladığım için bugün yaprağımın sağına saçıverdiğim emirler yani aklımda tutmak için belirlediğim konular biraz daha fazla:
İçimize yönelmek önemli. Tamamen başkalarının söylediklerini yaparak aynı çıkışı yakalayamayız. Örneğin ben öz güveni yüksek bir insanım ve bu dönemde yaşanan problemlerle birlikte bu duygumda zedelenme olduğu için sorunların altından kalkamadım. Bu sebeple öz güvenimle tekrar dost olma çalışması yapmam gerekiyordu ivedilikle. Yaşam enerjimi sunan coşkumu yakalamam gerekiyordu bunun için de. O yüzden, haftalık eylem hedeflerimin yanı sıra zorunlu olarak dans etmek gibi ya da yıllardır birlikte yaşamak zorunda olduğumu sandığım halıdan kurtulup özgürleşmek gibi maddeler de ekledim.
40°C Antalya sıcağında yürüyüşler yaptım (hareket başlatmak için), hastaneye gidip muayene oldum (sağlıklı olduğumu hatırlayıp şükredebilmek için), evimle ilgilendim (daha huzurlu olabilmek için), loto oynamaya başladım (umut etme duygumu yeniden bulabilmek için).
Kimi alışveriş yapmayı sever, kimi yemekle canlanır. Kimisinin içindeki enerji fazlalığını bateriyle atması gerekir. Ben gezmekten keyif aldığım için, bir süredir rafa kaldırdığım ‘gezme’ işini bulunduğu yerden indirip merkezime koydum örneğin.
Sonuç olarak her ne yapılacaksa bunu yapacak olan biziz; kendimiz. Bunun yolunu bilen de biziz. Yaptıracak olan patron da biziz.
Biz kendimizle ilgilenmezsek kimse bizimle ilgilenmez.
sevilokay said:
Özlem Hanım, merhabalar
Yazınızı beğendim, ne güzel çalışmalar yapmaya başlamışsınız ve ne doğru saptamalarınız var. Kendimize kendimizden başkası yardımcı olamaz vb. Siz bunu çok iyi anlamışsınız, size de bu yakışır; insan zaman zaman gücünü, yaşama sevincini kaybedebiliyor, bunun üstesinden gelmek bize düşer. Bir tiyatro adamı ” Neye yarar neye yarar dedikçe hiçbir şey yapmaz oluyoruz:” demiş. Yaptığımız, yapacağımız her şeyin bir şekilde işe yarayacağını düşünüyorum, hiçbir şey olmazsa onu yaparken kendimizi iyi hissediyoruz. Kendinizi iyi hissetmenize ne kadar sevindiğimi anlatamam. Hoşça kalın… İyi akşamlar
Özlem Soydan said:
Günaydınlar Sevil Hanım. Çok çok teşekkür ederim. Aslında çocukluğundan beri kendi kendini tedavi eden bir yapım var ve coşkuya inanıyorum. Zaten işte iki yazıda da belirttiğim gibi, beni yorup bunaltan da bu oldu. Etrafa ağlayıp sızlanmaktan beslenen bir insan olmadığım için aylarca süren bu dipte oturma işi çok sıktı. Bu süreçte siz zaten hep yanımdaydınız, çok teşekkür ederim.
olumartigi said:
Ne kadar haklısınız, bana da ilham verdi yazınız..:)
Özlem Soydan said:
Zaten birçok şeyin üstesinden gelmeyi başaran bir iradeye ve güce sahip olan size ilham verebildiysem ne mutlu bana. Yazılarınızı her okuyuşumda yeniden saygı duyuyorum. Ama tabii, onları başarabilenin de biz olduğunu maalesef çok sık unutup daha basit şeyler için karamsarlığa kapılabiliyoruz. Sevgiler
olumartigi said:
Doğru söylüyorsunuz bu aralar karamsarlık o kadar çok ki bende.. teşekkür ederim sevgi bizden 😉
dunyalideli said:
🙂 🙂
Özlem Soydan said:
Harikasın! Ne güzel bir sabah ya…
kahvesigarakahve said:
“Keşke bu yazıya 3 sene önce denk gelseydim” dedirten bir yazı… Ben biraz daha karamsar bir bakış açısıyla birkaç sene debelenip durdum çünkü 🙂 Gerçekten sen kendinle ilgilenmezsen, kimse seninle ilgilenmiyor ve insan, bu süreçler sayesinde kendisiyle tanışıyor… Kendin olabilmek ise yaşamın sunduğu ödül gibi… İçimde bir coşkuya neden oldu yazın. Çok teşekkür ederim sabahımı aydınlattığın için 🙂
Özlem Soydan said:
🙂 Çok teşekkür ederim! Ne harika bir yorum, asıl benim içim aydınlandı. Ne ışıltılı bir gün bu böyle!
Yazının yaşattığı duyguları esirgememen öyle güzel ki. Yorumların da en az blogundaki yazılar kadar yoğun ama oyunlu 🙂 En sevdiğimden! Ağır ağır içe oturarak değil, gülücüklü bir şekilde dürtüyor insanı 🙂
Yapıyoruz arada maalesef. Bilsek de bazen kaptırıyoruz. Oysa ki ‘kendimiz’ gerçekten de bize sunulmuş en olağanüstü hediye. Bu oyunda bize verilen canlar sınırlı tabii. Bir tane resimde mi vardı, kalbini uzatıyor diğerine ve “bunu da kırarsan başka yok” diyor. O kalbi korumak sadece bizim görevimiz. Kırılınca yeni can alamıyoruz.
Sevgiler…
kahvesigarakahve said:
Kendi deneyimimde fark ettiğim; tek kişiden bütün dünyaya açılan bir sevgiyi içine alabilecek kadar büyüdü kalbim. Bir insandan yola çıkıp, önce kendimi, sonra tüm evreni sevebildim. İyi, kötü yaşanan her deneyimi sevebildim. En çok da o en kırık dökük anları/anıları sevebildim beni bugünlere taşıdığı için. İnsan kendisine tutunabildiğinde, diğer insanlar yanından gümüş balıkları gibi akıp geçiyor ve büyülenerek izliyor bu töreni insan. Onların yönelişleri, yaşamı kucaklayışları, hataları, hüzünleri ve mutlulukları büyülüyor… İnsan daha çok ve çok farklı bir bakış açısından seviyor yaşamı. O yüzden canlarının eksildiğini düşünme, sağ üst köşedeki kalpler büyüyor azalmaktan ziyade 😀 Kalbi korumaya çalışırsan içine kapanırsın (yaptım biliyorum) aksine, bu yazındaki gibi açıl iyice. Bak ne güzel coşkuyla doldu her yer 🙂
Güzel yorumun için de çok teşekkür ederim. Sanki sabah serinliğinde bir çiçeğin yapraklarını açıp güneşe merhaba dediğini izliyor gibi hissediyorum kendimi. Sevgiler…
Özlem Soydan said:
Ben, “yapma” desen de sonuna kadar yaşayan insanlardanım zaten, hani o tüm sevenlerini gıcık edenlerden 🙂
Ama bu güzel sözlerinin üzerine daha da fazlası söylenmez. Içindeki sanatçıyı öpüyorum. Ne mutlu yaşamın güzelliğinin hakkını senin gibi verebilenlere.
annegozuyle said:
Kurumsal hayatta çalışırken içimdeki sıkıntıyı bir türlü atamazdım. Eve gelip de çocuklarıma sarıldığımda bambaşka bir insan olurdum. Ama o zaman bile içimdeki hüzün ve alternatifsizlik duygusu, sevincimi tam yaşamamı engellerdi.
Sonra kendime alternatifler yaratmaya çalıştım. Beni boğan şeyleri, insanları olanaklı, olanaksız demeden didine didine hayatımdan söküp attım.
Sonuç, iyiyim. Hayata daha çok verici, katkısı olan bir insana dönüştüm. İçim güzelleşti bir anlamda.
Zaman ilaç evet ama, kendine bakmazsan zaman ne yapsın sana? Bazen küçük hedefler, büyük hayaller gerekir bünyeye. O zaman geldiğinde kendine dönebilmeli insan. Yoksa bakakaldır giden trenin ardından bir başına, bavulunda binlerce hüzün, içinde aynı sıkıntı.
Sen coşkuyu içinde taşıyanlardansın. Taşacak bir yer bulur kendine o coşku. Yeter ki sen içindeki çatlakları sev.
Öperim içinden ışık parlayan ruhundan arkadaşım.
Özlem Soydan said:
Sonuç: Harika bir hayat yaşıyorsun, dolu dolu günler geçiriyorsun, her gününe ayrı şükrediyorsun ve yol yakınken çocuklarına muhteşem bir hayat sundun. Yani gerçek hayatı gösterdin. Trenleri kaçırıp kaçırıp ağlamak yerine hüzünler ve sıkıntılarla dolu bavulunu fırlatıp giden trenin ardından koştun ve yakaladın, yeni bir yaşama yol aldın. Çok da yol aldın hakikaten 🙂 Bu kadar kısa zamanda bu kadar Ayvalıklı olacağını düşünür müydün?
Küçük hedefler büyük hayaller… Bunu da yazayım deftere.
Şu son dört cümlene ise ayrı bayıldım ❤ ❤ Onları 72 punto çıktı alıp duvara asayım, defter yetmez 🙂
Du bi dakka yaaa sen bana çatlak mı dedin? 😀 😀
Çatlaklarımdan fışkırttığım coşkun sularla severim seni 😉
gumusdis.com karanfilli said:
❤👏🌟🌟🌟🌟🌟
Aydek Sultan Özdemir said:
Süpersin Özlem hanım 🙂 Bir arkadaşım ben sorunları büyütünce “Take it easy” derdi, bir de “Biraz bekle, Roma bir günde kurulmadı ya, geçerr” derdi. ❤
Özlem Soydan said:
Aslında ne çok şey söylüyor bu konularda hem büyüklerimiz, atalarımız, hem okuyup çok sevdiğimiz kitaplar hem fikrini önemsediğimiz dostlar da hiçbirini aklımızda tutamıyoruz herhalde 🙂 Bir ara bu sözleri de derlemeli Sayın Roman Yazarım. Teşekkür ederim kıymetli yorumlarınız ve her blogumu yakından takibiniz için, okumak istediği romanı yazanım, geleceğe dair bir hedef daha koymam için heyecan yaratanım ❤
Aydek Sultan Özdemir said:
Ayy Özlem hanım, gözlerim doldu şimdi, çookkk teşekkürler. Gerçekten okumak istediğim romanı yazdım 🙂 Bir sır vereyim mi? (Bitince anladım ki, bu yaşıma kadar, bilinçsizce tam yaşamak istediğim hayat hikayesini yaşamışım ve belki o, okumak istediğim roman olmuş 🙂 Kim bilir?) ve çokkk daha iyisini yapabileceğinizi biliyorum çünkü sizin yazdıklarınızı okumak beni mutlu ediyor. Sade anlatım, samimi duygular, net ifadeler, bunlar sizin yazılarınızda var. Her şey istediğinizden güzel olsun ❤
Özlem Soydan said:
Teveccühünüz…
Her şey çok çok çok güzel olsun ❤ Düşünebildiğimizden de güzel olsun.
Ay ben asıl çok teşekkür ederim… Şimdi benim de gözlerim doldu. Yine duyguların havada uçuştuğu bir sabah yaşıyoruz. Uzun zamandır olmamıştı (Bir Gülçin eksik ortamda :))
Bir gün kitabımı imzalamanızı rica edeceğim. Verdiğiniz sırrı medyaya sızdırabilirim ama "ünlü yazar benim sırdaşımdı" gibi cümleler kurabilmek için 😀 😀
Şaka bir yana, daha önce de dediğim gibi kitabınızı kucaklamanıza sizin kadar seviniyorum. Size çok büyük güzellikler getirsin! Sevgiler…
Aydek Sultan Özdemir said:
Aslında bazı yorumlara, yorum yapılmaz ama işte öyle.. Sağ ol var ol Özlem Soydan ❤
köprüdeki kız said:
loto cıkarsa bizi de gör Soydann :))
Hastaneye gitmene çok sevindim.
Özlem Soydan said:
Sağ olasın köprüdeki kızcağızım 🙂 Ama senin benden kurtuluşun yok daha hihhihhih
Lotoyu tabii ki seninle yiyeceğim fakir günlerimizi anarak 😀 Pansiyoncu amcayı anlatmışımdır sana; su loto çıkınca iki bungalow daha yapma düşü olanı. Ben de loto çıkarsa şu malum havuz başındaki mekana gidip tabak yapmayı düşlüyorum. Belki biraz daha para veririm ama o teyze şarkı söylemesin diye 😛
Ne çok anlatacağım varmış! Kuşum dışarı çıkalım mı?
köprüdeki kız said:
: )) çıkalım yavrum havuz başına. Havuz başı deyince de çok havalı oluyor be ^_^
Özlem Soydan said:
Hihi eski Türk filmi gibi değil mi Belgin Dorukcum? Ararım
köprüdeki kız said:
telefon çekmeyecek diye korkuyorum. kapalı derse inanma : )
Senol said:
Özlem hanım selamlar yazınızı beğenerek okudum…
Özlem Soydan said:
Çok çok teşekkür ederim Şenol Bey, çok sevindim. Selamlar.
gumusdis.com karanfilli said:
Yazın harika bu arada nokta atışı bir yorum bırakıyorum YIKILMADIM AYAKTAYIM 😂 DEĞNEKLER İLE BİLE OLSA YAŞASIN BİZZZZ SEVIYORUM SIZI KIZLAR❤❤
Avare Balon said:
Sevgili Özlem Hanım,
Ne kadar uzak kalmışım blog dünyasından, sizlerden! Yaşadığınız perişanlık döneminden, kendinizi toparlamaya çalıştığınızdan hiç haberim olmadı 😦
Aslında o perişanlık kelimesini de size hiç giydiremedim. Sakil durdu. Çünkü ben sizi hep çok güçlü bir kişilik olarak gördüm; öz güveni yüksek, yaşama enerjisi yüksek, olgun, aktif, sevgi dolu, birlikte vakit geçirmekten keyif alınacak, hoşsohbet…
O süreci atlatma çabalarınız, verdiğiniz örnekler de yine hepimize fener tutacak özellikte.
Böyle perişanlık dönemlerini pek çoğumuz yaşıyoruz. Ve sanırım ki bizi yeniden doğuşa götüren de o dönemler. Kendimizin farkına varıyoruz ve arınma yolunda hep halının altına süpürdüklerimizi, halıyı tamamen kaldırıp temizlemeye en nihayetinde karar veriyoruz. Farkında olmadan hamallığını yaptığımız yüklerden kurtulmak, perişanlığa düşmeden ara ara yapmamız gerekenler listesinde olabilse…
Yeniden gezmeli, okumalı, yazmalı, kahkahalı, aydınlık günler diliyorum. Sevgilerimle.
Özlem Soydan said:
Çok teşekkür ederim verdiğiniz kıymet için Peyman Hanım. Güzel kalbiniz ve marifetli elleriniz tarafından yazılmış yazılar beni çok mutlu etti. İyi ki varsınız ❤
Avare Balon said:
Güzel sözlerinize ben de teşekkür ederim Özlem Hanım. Siz de öyle iyi ki varsınız ❤
Alev Abla said:
Ay bu aralar herkes birşeyler yaşamış 😦 Merkür’ün retrosu olmalı bitti gitti artık. Güzel yazılarını özlemişim. Sevgiyle kal güçlü kadın.
Özlem Soydan said:
Gerçekten zor bir yıldı Alev Hanım… Ama ne yapalım, zorluklardan alıyoruz gücümüzü. Ne kadar bunalmış olsam da, sizin gibi değerli bir kişilikten “güçlü kadın” lafını duyabilmek oluyor mükafatım. Ne mutlu bana! 🙂
2019 çok çok daha güzel günler getirsin umarım. Şimdiden mutlu yıllar dilerim… ❤
Alev Abla said:
Özlemciğim ne onur verici cümlelerin var benimde koltuklarım kabardı. Aslında değer bilen değer görür derler . Aynam olmuşsun demek ki..Bu yılki
zorluklar 2019 a kalmamış oldu neticede çok daha huzurlu, sağlık dolu bir yıl geliyor ne mutlu bize. Bak Kuzey’imin bile yaşı geldi anı yaşayabilmeliyiz diyor ben de yeni yılda yeni ufuklar diliyorum huzurla, sevgiyle kal.🥰🥰🥰
Onurunkalemi said:
Evet. Tekrar tekrar okuyup, tekrar tekrar şiar edinmemiz gereken bir yazı olmuş. İnsan iniş ve çıkışları olan bir varlık. Stabil duygu, düşünce ve yaşam şekli yok. Elbette zaman zaman bazı tadları ruhumuz arayacaktır. İşte tamda bu noktada nereden başlamamız gerektiğini yerli yerinde ipucular ile bizimle paylaşmayı uygun gören bir dostumuz var.. Özlem hanım emeğinize sağlık. Yazdıklarınızı önemseyeceğimden emin olmanızı isterim.. Sağlıcakla
Özlem Soydan said:
Çoook teşekkür ederim Onur Bey! Aylar sonra harika yorumlarınızdan birini görmek çok mutlu etti. Geçmişten sevdik bir dost yüzü görmek gibi.. Çok da güzel geldi..
Çıkış yolu bir tane değil elbet. Ankara’ya ulaşabilmek için Antalya’dan izlenen rotayla Artvin’dekinin bir olamayacağı gibi. Herkesin kendine has yöntemi var kendini rahata erdirebilmek için. Benimkileri paylaşıyorum belki birilerine bir fikir verir, yardımı olur diye. Umarım, bilmesem de, ihtiyacı olan birilerine dokunabiliyorumdur. O yüzden de yorumunuzu görmek ayrıca güzel geldi. 🙂
Yanıtlamadığım yorum var mı diye yorumlara bakıyorum, hiçbir şey göstermiyor günlerdir. WordPressin azizliği… Sizi o gün onaylamadı ya, kalmış öyle orada. Göstermiyor yorumunuzu yorumlar listesinde. Özür dilerim bu kadar uzun zaman yanıtlamamış olduğum için 😦
Onurunkalemi said:
Estağfurullah.. Bu anlamlı cevabınızla onore ettiniz gerçekten. Hiç sorun değil. Ben her zaman oralarda bir yerde Özlem Soydanın var olduğunu biliyorum, bilicem. Saygılar efenim.
Özlem Soydan said:
Teşekkürler Onur Bey. Saygılar..