Etiketler

, ,

Annemden gelen eski bir kutunun içindekileri karıştırırken 2000 yılında yazdıığım bir yazımı buldum ve onu da burada paylaşayım istedim. O zamanlar yaşamakta olduğum kente duyduğum büyük aşkla kaleme almışım bu satırları. Tatil için nereye gitmişsem artık, belli ki çok özlemişim Ankara’yı. O zamanların Ankara’sını şimdi de özlüyorum. Hatta daha önceki yıllarınkini daha da çok… Sizler kentinizde en çok neyi özlüyorsunuz?

Keyifli okumalar:

“Hüznü bu kadar sevdiğimi hiç bilmezdim. Gün sayıyorum kışlarınla kucaklaşmak için. Başka hiçbir mevsimin bu kente yakışmayacağı gibi bu mevsim de hiçbir kente bu kadar yakışamazdı canım Ankaram. Sen sevdirdin bu yaz tutkununa sonbaharı. Her yeri kuşatan o tatlı hüzün havasını görünce başlıyor içimde kıpır kıpır uyanışlar. Başka hiçbir hüzün bu kadar diriliş taşıyamaz beraberinde. Kışın tertemiz parlaklığına sarkacak planları dolduruyorsun beyinlere. Kucak kucak güç salgılayan bir dirilik bedenlere. Bir pırıltı yüreklere.

Doğada birçok uykuyla perdelerini kapatan kış, sende bambaşka bir canlılıkla, bambaşka bir coşkuyla sahneleniyor. Soğuğuyla dipdiri, karlarıyla bir gelin gibi, düzeniyle huzurlu, gençleriyle kıpır kıpır heyecanlara gebe bir Ankara…

Doğa, birçok uykuyla perdelerini kapatacak. Biz uyanacağız… Yazılar yazacağız, şiirler doğuracağız bu düşünen insanlar kentinde. Bahar ve yazla gelen ayrılıkların ardından kucaklayacağız sevdiklerimizi. Ama daha da severek. Kucaklaşırken daha bir yüreğimize kadar bastırarak. Hani o insanı bütün sevgileriyle, aşklarıyla, acılarıyla ve yanlışlarıyla içimize sindirmek ister gibi. Tek vücut olmak ister gibi kucaklaşacağız. Daha çok seveceğiz ve daha içten. Üzüntülerine aşık, yeniden seveceğiz insanları. Yine aşık olacağız sonunu düşünmeden yine… yine… Aşkın getirileriyle kazançlı… Gecelik gönül eğlendirmelerle süslü yaz kentlerine inat, seveceğiz ama taaa en içerden. Ve yine düşüneceğiz ve yine yüreğimiz ve yine beynimiz… biz insanız! İşte kışı uyuyarak geçirenlerden farkımız. Onlar ki sahip olduğumuz en değerli iki varlık, kullanacağız hiçbir şeyden korkup kaçmadan ve acılarla şarj edeceğiz. Ve coşkularla süsleyeceğiz. İnsan olmanın güzelliğini gel gitlerimizle sindireceğiz. Dolu dizgin yaşayacağız beyin ve yürek dolusu zenginlikleri.

Sana sonbahar yakışıyor. Sana; kışa ve yeni heyecanlara, coşkulara gebe sonbahar yakışıyor. Sana ve senin insanlarına, sonbahar yakışıyor. O güzel, içli ve düşünen insanlarına sonbahar yakışıyor.

Daha güzel filmler gelecek çerez niyetine izlenenlerin ardından. Tiyatrolar, operalar kucaklayacak bizi, düşün gücümüzü zorlamaya hazır. Kültürel etkinliklerle bezenecek tüm kent. Kışın güzelliğinden ve zindeliğinden habersiz uyuyanlara inat, sindireceğiz tüm bedenimize güzellikleri. Dolacak yine tüm damarlarımız patlayıncaya dek. Cıvıl cıvıl bir Ankara hüznü yaşayacağız. Ve ben geçmişteki yaz tutkularımdan hafif sıkılarak, haykıracağım yine sana bu hüznün ne kadar yakıştığını.”

[13 Eylül 2000 Sabah 10:00]