Etiketler

Hayatlarımızın enlem-boylamı var elbet. Şöyle bir bakınca görüyorum ki benimkinin bir de ‘A’nlamı olmuş. A harfi yaşamıma damga vurmuş. Türkiye plakalar listesinde A harfiyle başlayan illerin neredeyse hepsinde yaşamışım. Yedekler listesinin asil üyeleri Antakya ve Amasra bile araya adam sokup girmiş hayatıma. Miller ötesi diyarlar hatta! Amerika’da yaşadığım yerin adı Ames, İngiltere’deki de Ascot idi. Ve adını yıllarca sakladığım, kalbimin sahibi, ilk aşkım köyün adının da en başında ışıldayan harf yine A değil miydi?

Ufacık bir bahsedeyim isterim. Severseniz detaylara da girerim.

04 AĞRI – Neden buradan başladım? Çünkü hayatım oradan başladı bir aylıkken. Dil öğrenmemi, kış sporlarını, gezginliği, yabancı kültürleri, bikinili pozları, tekstil tüccarlığını ve evliliği ilk deneyimlediğim güzide ilimiz. Annem beni Bursa’da doğurup dönmüş Ağrı’ya. Filipinler’den getirtilen ablalar yokmuş o zamanlar. Dolayısıyla, bakıcımla İngilizce konuşma şansını kaçırmışım. Ben de krizleri fırsata çevirip, benimle ilgilenmek için her gün evimize gelen Neriman Abla’dan kapmışım ilk yabancı dilimi. Akşamları işten dönen babamı Kürtçe küfürlerle karşılamamın engellenmesi uzun sürmemiş. Bol karlıydı Ağrı. Tabii ki babamın yaptığı kızakla yokuştan aşağı uçmaktı eğlencemiz. Lahanadan beter sarıp sarmaladıkları için o kütüksü halimle zevk alır mıydım bilmiyorum. Fotoğraflarda epey ciddi bakıyorum ama. Oynuyormuş gibi değil de daha çok bir keşfin peşindeymişim, sanki ileride de “Öğrenince Mutluyum!” diyecekmişim gibi sorgulayan gözlerle 🙂

03 AFYON – Öyle naif oluyor ki çocuklar, Ağrı’da 04 olan arabamız Afyon’da üçe düşünce burulmuştum. Level atlamayı umarken can kaybetmiştim. Üçün dörtten küçük olduğunu anlayacak kadar büyüğüm ya! (Aslında öyle olmak zorunda olmadığını bilemeyecek kadar da küçüğüm ya…) Kitap manyaklığının yaşamımın ortasına çöreklendiği A’dır Karahisar. Önce okumaya başlayıp roman ve gazeteleri hatmettiğim, ardından okula başlayıp sayfalarca çubuk çizdiğim ve yamuk oluyor diye bunalıma girdiğim, coğrafi keşiflere başladığım ve gypsy ruhumun tohumlarını serpen kent. Terörü yaşatan, nice rengarenk korkular öğreten, ilginç kokularla dimağıma varan anı… Bacak kadar boyumla, tanımadığım öbeği yönetmemin beklendiği, dünyanın en büyük okuluna en uzun şiiri okumak zorunda kaldığım, Alice’in diyarı kadar kocaman olan miniminnacık Afyon ve Alice’den de küçük ben… Üç rakamı ne de yakışıyor sana. Yıllar boyu yollarımı ikiye bölen konaklama tesislerine yaklaşırken Kale’ne gülümsedim, “koca bulabildi mi acaba Sıdıka” diye düşünüp gülümseyerek. Sıdıka’nın aklının ucundan bile geçmemişimdir oysa.  

01 ADANA – Öyle özel ki benim için, bu kenti nasıl tanımlamalı bilmiyorum… Başarısızlığın dibine vurup ne kadar başarılı olduğumu öğrendiğim topraklardır bir kere. Kendimi üstün zekâlı zannederken tüm sınıfın kahkahalarla güldüğü ve sonunda sesimi yutmamı sağlayan canım kent… Bana kitap okumayı bıraktıran ey güzel yazarlar şehri… Ne çok sevdim seni! Aşkı, kalbin atışını fark ettiğim ama “ben öpüştüm” dediğimin aslında öpüşmek olmadığını anladığım öğretmen. “Paramız yok, alamayız” lafının bütün evlerin normali olduğuna inanırken, tüm sınıfın en fakiri olduğumu gözüme sokan acımasız sevgili. Kendimi Adanalı sanacak kadar taht kurdun yüreğime.

06 ANKARA – Okumaya geldim sana, dönmek nasip olmadı bir daha. En güzel kısımları önceki sevgililerimle yaşadım ama en önemli dersleri de sen soktun kafama, göğün ve binaların kadar karanlık olsalar da… Kendimi kocaman zannederken küçücük olduğumu gördüm. Bu küçüklüğü yenmek için hemen büyüdüm. Çaresizlikten telefon kulübelerinde ağlama krizleri de geçirdim, can dostlarla muhabbet dolu sofralarda gözyaşlarıyla sonlanan kahkaha krizleri de. Çok fakir oldum. Zengin oldum. Hastalıkla tanıştım. Pislik içinde yaşadım. Lüks otellerde konakladım. Terminal kahvelerine, hastane köşelerine kıvrıldım. Babamı yitirdim sende. Kadınlığımı buldum. Yalnız olduğumu öğrendim. Ne çok dostum var diye kıvandım. 16 yaşındayken aldın beni kollarına, çeyrek asır sonra kavga dövüş bıraktın… Emeğin çoktur bende ey tatlı, sevdalı, duyarlı eski kocam…

07 ANTALYA – Nihayet 06’dan yukarı çıkarak yediye gelmenin doğruluğu içime sinmişti sana vardığımda. Ah Antalyam… Ömürlük karın ağrım…

09 AYDIN – Bana babamı verdin… Sevdiklerimi verdin. Ordaaa bir köy var uzaktaaaam oldun… Teşekkür ederim beni hiç doyuramayan bereketin için.

Hayatımın A’nlamının özetini çıkarmaya çabaladım bu sabah. Adana-Ankara gidip gelip durduğum yollarda içtiğim çayların diyarı Aksaray, geçen yazımın keyfi Arnavutluk ve daha nicesi yok elbet burada. Gezentilikte harika olsam da beceriksizimdir geçmişi hatırlamada. Olduğunca…