Ionesco’nun “Şu Kahpe Dünya” adlı eserinde üç ay boyunca evine kapanmak zorunda kalan Başkişisi diyor ki “Eskiden, güzeldi”. Çoğumuzun hayatı eve sığdırmaya çalıştığı şu ilginç günlerde ağzından dökülen sözcüklere benziyor. Onunla aynı evi paylaşan Agnés epey çaba harcıyor neyin güzel olduğunu bulabilmek için de olamıyor pek. 

“Eskiden o kadar güzel olan neydi” diyor Agnés. Duyduğu yanıtların hiçbiri tatmin edici türden değil. Ama bazen yine de özleriz o günleri işte. Ne zaman olduğunu bile tam hatırlayamadığımız o günleri. Neyi sevmiş olduğumuzu bile bilemeden.

Benim için neydi güzel olan? Dostlar en çok. Sarılmak kucak kucak, mıncık mıncık. Ellemek. Özgürce seyahat daha da çok. Gezmek, görmek, öğrenmek, yaşamak. Her sokağa bata çıka. Tanımak. Ciğerden kahkaha atarken gözlerinden yaşlar fışkırtmak. Kendi hayatıma kendim karar kılmak. Bekliyorum herkes gibi. Geri geleceklerinden emin olamamanın korkusunu en içimde yaşayarak.

Her şey istediğim gibi gitmiyordu oysa. Yaşamım yoldan çıkmaya çabaladıkça ben ışığın kucağına kucağına itiyordum. Kendimle çılgınca uğraşıyordum. En büyük hedefi belirle. Ona ulaştıracak adımları listele. En küçüğünden başla ki başarı hissi seni daha da güdülesin. Yıllık, aylık amaçlarını yaz. Önümüzdeki haftanın sonunda neler başarılmış olması gerekiyorsa haftayı ona göre planla. Şimdi o defteri bırak, ötekini al ve geçen haftanın başarılarını not al. Değiştirilmesi gereken yön var mı?

Listelerim ve kağıt yığınlarım dışında en az üç defterim olmuş. Başarmak istediğim bazı işler vardı ve onlara ulaştıracak adımları kaydedersem yoluma ışık tutacağını düşünmüştüm. Fakat şükürler, kararlar, başarılar derken ciddi ciddi günlük tutmaya başladığımı görünce diğer defterleri bıraktım. Bahtsız dönemin başlangıcıyla da kendimi tamamen defterime verip her detayı yazmaya başlamışım. Kaç ayda beş defter doldurmuşum minicik minicik yazılarla. Kimselere anlatamayacağım bir sürü detayı yığdım yapraklara. Çok yardımı oldu bana bu benimle dolaşan defterlerin. Aslında bu çılgın günleri anımsatacak pek çok bilgiye de yer verdim ve hatta bazı günler sizlere yazıyormuşçasına tatlı bir paylaşım aşkıyla kalem salladım. Ama sonuçta beni yolumdan çıkardı bu kendi kendimelik.

Birçok notlarım vardı. Yazmak istediğim türlü konu. Hatta bütün yaşadıklarım arasında kendimi zorlayıp hazırladığım konular oldu. Sayfalarca yazdım da başını-sonunu toparlamaya hâlim olmadığı için öylece kaldı. Sevdiğim her şeyin bir anda elimden alınıvermesini görmezden gelmeye çalışırken yeni yaşam şartlarının yuvamın enerjisini silip süpürüverdiğini fark ettim. İş yerinin bir köşesinde yaşamaya çalışıyor, personel araya çıkmadan yemeği hazırlamam gerektiğini sanıyor ve istemsiz asabileşiyordum. Benden çok kötü durumdakilerin yaşamının yoluna girmesi için dualar edip şikayetten uzak durmaya çalışır ve sessizce yaşananları izlerken ne kadar çok üzüldüğümü göremiyordum.

Geçen sene zor bir yıldan geçip koca bir öbek saç dökmüştüm. “Stresten” demişti doktorcum. Bu sene kendimi aşıp kaşıntılar geliştirdim. Yazdan beri çılgınca kaşınıyor ama herkes gibi ben de hastaneye gitmeye çekiniyorum. Benekliyim artık. Bu hafta sonu bir kaçamakla köydeki dostlarımın yanına gidip denize girmeyi başardım. Bu, “Martın Sonu” yazımda bahsettiğim, burnumun dibindeki köy. Zaten en son o zaman gitmişim, kızdılar yedi ay oldu diye. Kendimi doğanın kucağına özgürce bıraktığım, bol denize girmeli bir hafta sonu geçirdim. Geldiğimden beri daha kötü durumdayım. Kaşınıyorum!

Ağlak bir yazı yazmak değildi niyetim elbet. Olumlu olduğuna inandığım bazı gelişmeleri aktarabilmek için, onca ay neler yaşandığını bilmeniz gerekiyordu sadece. Geçen hafta Sedat Kurtuluş’un bir yazısında geçen “Yeni bir döneme başlama kararı aldım, hayatıma yeni kıymetler katıp bazı gereksiz uğraşlarımdan uzaklaşacağım” cümleleri kafamda şimşekler çakmasına sebep oldu. Bahsettiği “yeni şeyler deneme isteğinin” kendimdeki yansımasını gördüm. Hatta yorumlaşırken bana verdiği göreve yönelerek işe koyuldum.

Ayrıca günlüğüme teşekkür edip kendisine veda yazımı yazdım. Yanımda hiç kimseler yokken o vardı… Çok özel zamanlarımda bilmeden destek olup yüreğime dokundu ve bana hizmeti sona erdi artık. Blog yazılarıma ve yaşamıma döneceğim. Çok uzun zaman oldu kendimi göremeyeli. Özledim seni… Özledim beni… Özledim sizleri… Özledim yaşamayı.