Etiketler

, , , , ,

Yılbaşı geldi, listeler yapılmaya başladı. Yeni yıldan neler bekliyorum, neler diliyorum, yaşantıma neler ekliyor, kendimden neler çıkartıyorum. Bugünlerde yine ünlüsü-ünsüzü herkesin listesini okuyoruz. Benim neyim eksik edasıyla heyecanımı, kımıl kımıl yüreğimi, kağıdımı, kalemimi ve kahvemi masaya yerleştirdim. Bakışmaktan yorgun düşen kağıdın üzerinde ikinci kahvemden damlalar dışında bir karaltı belirmedi henüz.

Listem oluşmuyor. Oluşamıyor, çünkü sanırım bu türden düşlerim yok. Yani tabii on kitap, iki kilo soğan yazacak değilim, ama mobilyamı yenileyeyim gibi bir arzum da yok. Beklentilerim hiçbir zaman çok yüksek olmadı ki yeni yıla girerken olsun. Hiç “çok yakışıklı bir sevgilim olsun, girdiğimiz ortamlarda milletin dibi düşsün” demedim örneğin. Bir sevgilim olmasını bile düşlemedim. Sevdiğim adamın peşinden gittim sadece. Ev, eşya, araba hayalleri kurmadım hiç. Sahip olduğum her bir mal, fazladan bir sorumluluk daha almışım hissi uyandırır bende. Örneğin, altın takı armağan etseniz, büyük olasılıkla endişeyle yüzünüze bakar kalırım. Hediyemi kaybetme ihtimalim nedeniyle kaygılanırım. “Sana ev kalmış” deseniz gerilirim. Hafta sonu mesaisine çok yüksek ücret vereceklerini duyursalar dahi asla gönüllü olmayacak çalışanlardanım. Birçoklarının düşüneceği gibi ‘tuzum kuru’ olduğundan değil bu tavır. Fazla mal ile mutluluk arasında bir doğru orantı kuramadığımdan. Her türlü fazlalığın beraberinde umulmadık sıkıntılar getirdiğini çok gözlemlediğimden. Fakirliğimden gelir mutluluğum.

Bir-iki ay önce güzel Datça’nın Kargı Koyu’nda güzel insan Celal Bey’in işlettiği mekanda oturuyoruz. Yan masamıza kent soylu bir bayan yerleşti, balığını, salatasını söyledi, keyfe kuruldu. Fakat ne hikmetse, ablamın yemeğe başlamasıyla feryadı basması bir oldu. “Salatada acı biber var” diye başladı önce. Celal Bey hepsinin tadına baktığını ve hiç acı olmadığını söylemesine, bundan da emin olmasına rağmen çok üzüldü. Ancak hanımefendi bu kez “Ay! Dilimi arı soktu!” diye bağırıp ağlamaya başladı. Kalkıp aynaya baktı, dönüp dilini Celal Bey’e gösterdi, yoğurt getirtti. Hem çakma çocuk ağlayışını sürdürdü, hem söylendi “balığımdan hiçbir şey anlamadım” diye, hem de masada ne varsa sonuna kadar tüketmeyi ihmal etmedi. Kalkmak isteyince hesabı getiren Celal Bey’e aşırı sinirlendi, her türlü çirkinliği sergileyip hesabın altında bir meblağ bırakarak söylene söylene gitti. Ama tabii en başta benden güzel bir küfür yedi büyük kentlerin insanlarına kızıp geldikleri bu doğal yerlerin koca yürekli halkını neden kendi pisliklerine bularlar diye. Bir tane balık için dokuz takla atmaya değer mi? O kadar entrikayla uğraşarak yenen yemek mutluluk getirmiş midir? Bu teyze 2017 için yaptığı listeye de bedava balık-salata yazmış mıdır?

Küçük yaştan itibaren her şeyi kendi gücüyle yapmaya alışık olan ve kimseden bir şey istemeyen insanlara, başkalarını kullanmaya çalışma fikri son derece kabul edilemez geliyor. Küçük dokunuşlarla, şehla bakışlarla ve bol boyalı yayvan sırıtışlarla esnafı etkileyerek işini yaptırmaya çalışan hanımlardan olmadık hiç. Kadınlığın cazibesini erkekliğin dürtülerine dayayarak sırtımızı sağlama almadık. Bir işimizi de bedavaya getirebilme ümidiyle davetkar dekoltelerle salınmadık. Bir içecek ısmarlatabilmek için kimseye kırıtmadık. Param varsa balığımı yedim, yoksa yemedim, çoksa dostlarıma da ikram ettim. Kimsenin balığına göz dikmedim. Balık yemedim diye ölmedim.

Cüretkâr kostümleriyle büyük marketlerin kasiyerlerinin yanına yerleşerek piyango bileti satmaya çalışan genç kızlarımız ekmek almaya gelmiş yaşlı amcaların aklını başından, üç kuruş parasını da cebinden alırken toplumca hangi tür bir namus arayışına girmişiz ben kestiremiyorum.

Çok aş, az iş ve üç eşte gözüm olmadığına göre listeme başka dilekler koymalı. Ama ne? Dünya barışını dileyecek kadar -güzel- bir kadın değilim. Onu güzellik yarışması adaylarına bırakayım. Ülkemde ve dünyada yaşanan olumsuzluklara dair evrene mesaj yollamaya kalksam ömrümün kontörü yetmez. Yakın çevremi güzelleştirmek, yaşamı keyiflendirmek, ışığı paylaşmak ve elimin erdiği yere dokunup fark yaratabilmek için sürekli çabaladığıma göre bu konuları da sıralamaya gerek yok sanırım. Yaşamımızın her anının bir mucize olduğunu hatırlayıp ona uygun davranmak için listelere gereksinim duymamalıyız.

O zaman, üçüncü kahveyi kaldıramayacağını düşündüğüm yorgun kağıdıma sadece şunları not ederek bu dilek faslını noktalamak istiyorum: Yeni yıl hepimize sağlık, mutluluk, huzur getirsin. Sevdiklerimizle çevrili dünyalarımızda önemsediğimiz ne varsa yaşama geçirebilme gücü, sabrı ve şansı versin. Kendimize olan inancımızı daim kılsın. Mutlu yıllar!