Gitmeden yapacağımız çok iş var. Antalya manzarasının arka planında görülen karlı dağlardan şehre indik hazırlanalım diye. Döviz, yurt dışı çıkış harcı, mümkünse bir bavul, biraz araştırma ve becerebilirsek kalacak yer konularını halletmemiz gerek. Azmış işimiz! En önemlisi para. Çünkü çok net anladık ki buradan dolarla (ya da Euro) gitmezsek korkunç zamanlar yaşayacağız. Onu halletmeye çalışırken dövizci “Ayfon almaya mı gidiyorsunuz” diye sordu. Ben anlamadım tabii. Benim için Türkçeden Türkçeye çevrildi soru. Orada çok ucuz olduğundan millet Beyrut’a iPhone almaya gidiyormuş 🙂 Bizim konu değil. Sonra bankaya uçtuk yurt dışı çıkış harcı yatıralım diye. Pasaportları almamışız! Artık matiklerden yatırılıyormuş kartsız işlemlerden. Nasıl sevindim anlatamam. Şıp diye oldu. Bir de biz toplam altı yüz vereceğiz sanmış, epey söylenmiştik. Bir kişi 150 Lira imiş. Yine çok ama, düşündüğümüzün yarısı diye sevindik ve söylenmemizi de yarıya indirdik. Devlet bankalarından yatırabiliyoruz. Eve de gidip birkaç pırtı aldık ve ‘ülkeden çıkmadan önce’ ritüelini gerçekleştirmek için yemeğe gittik. Ben orada araştırma yaptım (yola çıkmadan birkaç saat önce), eşim de kalacak evimizi tuttu.
INTERNET ARAŞTIRMASIYLA GENEL BİLGİ
Internet taramasından edindiğim ilk bilgiyi sizinle de paylaşayım önce:
*CIA kaynağına göre 10,400 km² alanı var ülkenin. Nüfusu da 5.296.814 (2022 est).
*Yıllar yıllardır Lübnan, sedir ağaçlarıyla ünlüdür. Bilimsel adı Cedrus Libani diye geçiyor yani Lebanon Cedar. [Since before Biblical times, Lebanon has been famous for its cedar trees. Lebanese cedar was found in the tombs of the Pharaohs of Egypt.] Bayraklarında da sedir var zaten ve bu ağaç, bu dirençli ülkenin sembolü. Sydney’de bulunan Dünya Lübnan Kültürü Birliği’nin sayfasında şöyle alıntılanır bu konu: Sedir ağacı, dayanıklılık, güç ve sonsuz yaşamın sembolüdür. [The cedar tree is the national emblem of Lebanon. It is a symbol of resilience, strength, and eternal life.]

Ardından iki de önemli söz paylaşırlar sitede. Biri İncil’den, yukarıdaki resim altına koyduğum cümle. Diğeriyse Cibran’dan. Kutsal kitap bile Lübnan’ın sedirlerinden bahsederken Cibran’ın kalemini oynatmaması yakışık almaz nitekim: “Kalbin şefkati sedir ağacının dalları gibidir; ağaç güçlü bir dalını kaybedince acı çeker ama ölmez. Büyüyüp gelişsin, boşluğunu doldursun diye bütün canını diğer dallarına verir.” (Kırık Kanatlar)
*National Geographic der ki yaklaşık beş bin yıllık tarihiyle Lübnan, yerkürede vücut bulmuş en eski ülkelerdendir. [With nearly 5,000 years of history, Lebanon is one of the world’s oldest countries.]
*Culture Trip adlı web sayfası, Lübnanlıların gurur duyduğu onbir konuyu listelerken şuna değinmiş: Paylaştıkları kültürel mirasın miktarı. [The Lebanese are extremely proud of the amount of cultural heritage they share.] Çok kültürün bir arada olduğu kesin. Gurur duyuyorlar mı? Onu ileriki bölümlerde irdelemeye çalışayım. Ama ülkeyle, Beyrutla, küllerinden doğmakla, kendileriyle gururlandıkları kesin ve çok özel.
*Milli hayvanı çizgili sırtlan ve meyvesi de elma diye okumuştum ama bu konuda gerçekten yorum yapamayacağım. [National animal: Striped Hyena / National fruit: Apple] Merak edip bizimkine baktım. Gray wolf, bozkurtmuş. Nasıl düşünemedim?
*Günümüzde kullanılan alfabenin atası kabul edilen Fenike Alfabesi bu topraklarda doğdu diye gururlanırlarmış haklı olarak. [The Phoenician Alphabet is the most significant contribution Lebanon has made to the whole humanity.] Sadece alfabe değil, “bugün yaşadığımız medeniyetin önemli bir kısmını Fenikelilere borçluyuz” diyor İlber Ortaylı.
*Etiket benim için önemli bir konu olduğundan, ‘kaba’ olarak nitelendirecekleri davranışa baktım. Cultural Atlas der ki: Senin için tutsun diye birinin eline bir şey vermekmiş (tutuver iki dakika hesabı). Dillendirmeseler de, karşındakini ‘hizmetçi’ statüsüne koyduğunu düşündürürmüş bu eylem. En azından tembel veya uygunsuz şeklinde nitelenirmişsin. Yapmayalım o halde. Ben kendim tutarım.
*Ülkenin adı nerelerden geliyor: LBN harflerinin yarattığı köken, birçok dilde ‘süt’ ve ‘beyaz’ ile ilintili imiş. Hebrew dilinde yani İbranicede ‘laban’ beyaz demekmiş örneğin. Mount Lebanon’ın yani dağın Latince adı da Mons Libanus imiş. Yani the White Mountain. Yani kar kaplı Lübnan Dağı. Ben bilmem. Kaynakların yalancısıyım. Bildiğim buna benzer beyazlar ‘blanco’ ve ‘blanc’ sadece. İspanyolca ve Fransızca. Bir de labne biliriz cümleten. Ama bahsedilen dağ sırası neredeyse tüm ülkenin ortasından geçiyor boylamasına ve Akdeniz’e paralel olarak. Fransızca söylenişiyle Mont Liban’ın karlı doruklarının ülkeye ismini vermiş olabileceğini Britannica da söylüyor [Mt. Lebanon, mountain range, extending almost the entire length of Lebanon, paralleling the Mediterranean coast for about 150 mi (240 km), with northern outliers extending into Syria. ….. The view presented by the snow-clad peaks may have given Lebanon its name in antiquity; laban is Aramaic for ‘white’.]

MUTLAKALARI
Ben kendi deneyimlerimi ileriki bölümlerde paylaşacağım. Blog ve Vlogların belirlediği, geziye mutlaka dahil edilmesi gereken hususlarsa bunlar:
Şehir içinde görülmesi gereken yerler: Martyr’s Square, Al Amin Mosque, Kiliseler, Al Hamra, Pigeon Rocks, Zaitunay Bay
Müzeler: National Museum of Beirut, Nicolas Sursock Museum
Araçla gidilecek yerler: Byblos, Baalbek, Tripoli, Jeita Grotto
Yemek zorunda olduklarınız :): tabbouleh, falafel, shawarma, shakshuka (kahvaltılık, etli menemen), sfeeha, hummus, baklava, sfouf, ka’ak, arak. Yemekler baharatlı. Barbar’da yemek mecburi!
Dile Dair Söylenenler: Arapça konuşuluyor elbet ama Fransızca da havada uçuşuyor. Bonjuuuğğğ. Okuduğum birkaç öneri “I’m sorry” (ana asef) ve “Ok, Bye” (yalla bay) idi nedense.
Dile Dair Fikrim: Rahat olursanız çok da sıkıntı olmuyor. Arapça kulağı açın kendinize ve dilimizde çok çok fazla Arapça kelime olduğunu unutmayın. Ayrıca İngilizce iletişimde de hiç sıkıntı duymadık. Gayet yardımcı olmaya çalışıyorlar. Ama yine de Arapça bir-iki laf etmeye çabalamak da güzel. Kocaman gülümsemeler kurtaracak insanlığı.
ARTIK DENEYİMLERİMİ PAYLAŞABİLİRİM…



Cok guzel eline saglik, kaynaklara dayandirman ne kadar iyi . Gunumuzde guvenilebilecek yazilarla karsilasmak daha zorlasti. Yazinin devamini dort gozle bekliyorum👏👏🙏
Çok teşekkür ederim 🌹 Bizim ekolden üç-beş kişi kaldı zannımca ☺️ Yazının devamını ben de bekliyorum da vaktim olur inşallah ❤️
Evet fazla kisi kalmadi cogu ya kopyala yapistir ya da kaynagina bakmadan paylasim yapiyor. Umarim vaktin olur, soyle gozlerden irak yaziya yogunlasabilecegin bir dag evin olsa
Bir de adamı dondurmasa… 😆
Lubnan’a mutlaka yaninda yeterince dolarla gitmeli kur farkindan dolayi, kredi kartiyla alis veris yaparsan yanarsin! Euro konusunda emin degilim kur degeri dolara gore daha dusuk sanirim
Yorum ve desteğin için çok teşekkür ederim. 💸 konusu benim için zor biraz… Vakit ayırıp okuduğun, bilgi paylaşıp güçlendirdiğin için de teşekkür ederim.
Rica ederim devamini bekliyorum 🙏🤞👏🍀
Haydi güle ,güle gidin gördüklerini merak ediyorum. Selam ve sevgiler.👍😍
Çooook teşekkür ederim 🌹💖 Gittim geldim esasen. Günlüğümü anca paylaşıyorum da o yüzden yeni gidecekmişim gibi görünüyor 😆
Merakla takip ediyorum, tarihi severim, açıklamaları da dikkatle okudum. Elinize sağlık, güzel bir seyahat diliyorum. Ayfon almayı da sakın unutmayın, selam ve sevgiler…
Çok teşekkür ederim Gürcan Bey ☺️🌺🌲 Ne güzel sizinle yine bir yazı üzerinden konuşmak. Zaman ayırıp okuduğunuz için de çok çok daha teşekkür ederim ☺️🌹💖 Döndük biz aslında birkaç gün önce. Afyon bile gördüm de ayfon neredeydi görememişim 😄😆🤭
Böyle yazı dizilerini ve sizin tarzınızı özlemiştik, hayırlısıyla gidin ve geri gelin Özlem hanım.
Çok çok teşekkür ederim Oğuz Bey! Ne kadar özlemişim yorumunuzu görmeyi. Sağ olun… Ayırdığınız zamanınız ve şevke getiren sözleriniz için… Bu arada döndüm ben Beyrut’tan iki-üç gün önce ☺️🌺🤗🌲🎁🇱🇧💃
Geri bildirim: Welcome | Özlem Soydan