Etiketler

Bugün benim doğum günüm. Nasıl kutluyor olsam mutlu olurdum?

Jamaika’da rastaman abilerle çalıp oynuyor olabilirdik mesela. Hatta rahmetli Bob Marley de aramızda olsa futbol bile oynardım.

 

Zanzibar’da “hakuna matata” nidalarıyla hayatı yavaşlatıyor olabilirdim.

 

Endülüs’te rengarenk bir flamenko festivalinin ortasında kendimden geçip içimdeki ateşin ritmiyle dans ediyor olabilirdim.

Hong Kong’un bir balıkçı köyünde tanımadığım bir kadının kayığıyla geziyor olabilirdim. Ya da teleferikle çıkılan sisli bir dağın tepesinde Şaolin rahiplerinin büyüleyici gösterilerini izlerken coşuyor, tütsü bulutlarının altında ve Buda heykellerinin arasında dolaşırken Nirvana’ya erme arzusuyla dolup taşıyor olabilirdim.

Doğum gününü dün kutlayan Madonna’nın partisine katılıp o ne yapıyorsa ben de yapabilirdim.

 

Partizan-Red Star derbisinin ateşler altında kalan izleyicisi arasında, bilmediğim dildeki şarkılara zıplaya zıplaya eşlik ediyor olabilirdim.

 

Philadelphia balık pazarının bir köşesinde duran yalnız bir piyanoda ragtime çalan siyah çocuğa tempo tutarak yüreklendiriyor ya da Chicago’da bir gökdelenin bilmemkaçıncı katında caz müzik eşliğinde içkimi yudumlarken kentin eşsiz gece manzarasını izliyor olabilirdim. Yayla gibi bir Amerikan arabasıyla tur atmak ya da bir NBA maçında heyecandan kuduruyor olmak da harika olurdu. Florida’da sürat teknesiyle dolaşmak. Ve tabii ülkemin benzersiz Akdeniz-Ege koylarını yatla arşınlamak.

Küba sokaklarındaki teyzelerle sohbet etmek de en az Datça kahvelerindeki amcaların sohbeti kadar keyif verirdi.

 

Yaşasaydı da Sadun Boro’yla kafa çekseydik. Orgon enerjisinin tam olarak ne olduğunu Reich bana kendisi anlatabilseydi. Hepsini boş verin de, Cigala gözlerimin içine bakarak şarkılarını söyleseydi…

 

Bunlardan herhangi birini ya da buraya yazamadıklarımı yaparak geçirebilseydim doğum günüm bir şölene dönüşürdü elbet. Ama işte bu sene bunların hiçbirini yapmadım.

 

Bu sene doğum günümü tansiyonumu fırlatarak kutladım. Ölüme yakın hissederek yaşamımın değerini bir kez daha kavradım, yeni kararlar aldım, daha güçlü hissettim.

 

Beni çok üzen bir arkadaşım sayesinde güzelleştim. Yemek yemeyerek kilo verdim ve detoks yaptım. Sürekli ağlamam neticesinde gözlerim temizlendi ve daha derin bakar oldular. Bu seneki doğum günümü bu değerli insanla geçirmeyi tercih ettim.

 

Bu seneki doğum günümü, tansiyonumun beni alt-üst etmesine çok üzülerek sorumluluğumu üstlenen bir başka güzel insanla geçirmeyi tercih ettim. Beni olmayan parasıyla yemeğe götürecek kadar önemseyen bir değerli yürekle. Madonna’nın partisine katılamadım bu sene. Ama tansiyonumu ve marketteki on liralık limonları düşünen ve bu yüzden yemek sonrası ikramı olan çayın yanındaki limonları çaktırmadan cebime sokuşturacak kadar güzel ve heyecan verici bir dostla geçirdim doğum günümü Madonna yerine.

Güzel bakışlı bir çift evine davet etti sonra. Gözlerine bakınca yüreği görünen bu ışıl ışıl insanlarla geçirmeyi tercih ettim doğum günümü bu sene. Cigala “gel şarkı söyleyeceğim” diye ısrar etse de ben dostlarımın samimi gözlerine bakarak şarkılar söylemeyi tercih ettim. Gündemin doluluğuna rağmen tansiyonuma saygılarından hiçbir ciddi konuya değinmeyen, zor şartlarda yarattıkları pastamsımı getirirken göbecikler atan güzel gülüşlülerle.

 

Ben bugün hala Jamaika’yı göremedim ama her biri ‘insan’ olmanın kitabını yazabilecek yüreklere sahip dostlara sahip olduğumu bir kez daha gördüm. Ve ben bu seneki doğum günümü de yine dostlarımla, ailemle ve sevdiğimle geçirmeyi tercih ettim. İyi ki doğdunuz.